Enginli yüksekli şu yüce dağlar
Gelince mevsimi bozulur bağlar
Ellere bastonla hükmeden beyler
Dünya benim diyenlerden kim kaldı
Gelince mevsimi bozarır otlar
Derdimin üstüne dert gelir katlar
Çifte kantarmalı kişneyen atlar
Bin atlıya at katandan kim kaldı
Gümüş kalem ile yazan müdürler
Oturur köşeye dolar sedirler
On sekiz direkli kara çadırlar
Konup göçtüğümüz ilde kim kaldı
Başı puşulu da kara yazmalı
Çarh eyleyip şu alemi gezmeli
Tor şahan bakışlı burnu hızmalı
Ceylan güzellerden gezen kim kaldı
Adamın adamdan olmaz mı farkı
Çevirmiş bendi de dolaşır arkı
Altı arap atlı elinde kargı
Başı tuğla gezenlerden kim kaldı
Katipler kalemle ederler hesap
Nice derebeyler olmuştu kasap
Şeriat sahibi nice ali nesep
Derya gibi alimlerden kim kaldı
Gönül avın ister gökteki kuşta
Aşık Hasan der ki söylerim işte
Belli olmaz kimse görünmez dışta
Gökyüzünde uçan kuştan ne kaldı
***
Bu şiir, Nebioğlu 1977'de
şu şekilde aktarılmaktadır
İlkbahar ayında yeşerir otlar
Derdimin üstüne dert gelir katlar
Çifte kantarmalı kişneşir atlar
Bunca atlıya at katan kim kaldı
Gelince mevsimi bozulur bağlar
Enginli yüksekli şu yüce dağlar
Elleri bastonlu hükmeden beyler
Dünya benim diyen mağrur kim kaldı
Gümüş kalem ile yazan müdürler
Oturur köşeye dolar sedirler
On sekiz direkli kara çadırlar
Konup göçtüğümüz ilde kim kaldı
Kara poşulu da başı yazmalı
Şu dünyada aslan gibi gezmeli
Tor şahin bakışlı burnu hızmalı
Ceylan güzellerden gezen kim kaldı
Nice koç yiğitler bıyık burmalı
Beyaz içilik giyer döşü kırmalı
Kudretten kara gözler sürmeli
Eski yiğitlerden arta kim kaldı
Aşık Hasan der ki sözlerin yeter
Deler ciğerimi ok gibi batar
İki cihan serveri toprakta yatar
Bu yalan dünyada gör ki kim kaldı