İki yuva bozmuş üçüncüsün kurmuş
Kadir Mevlam küçükken kanadın kırmış
Felek vurduğuna ne kadar vurmuş
Kimler ortak oldu senin derdine
Kadir Mevlam vurmuş sana deyneğin
Yüzünde kalmamış sütün kaymağın
Elinin emeğiyle yapmış konağın
Gelmiş de oturmuş baba yurduna
Kızı evden çıkınca evlilik bozuldu
Bu kara yazılar sana yazıldı
Sahipsiz kalınca lafa dizildi
Önce lafa yazılırdı senin adın
Önce tekten çıkıp müzeye kondun
Kader böyle diye tahtan mı endin
Kahpe imiş dünya tersine döndün
Önce dedirmişin sen de Fadime
Kader ile sen de oyun oynadın
Bu dünyanın tadına doymadın
Kulum diye bir de bunu sormadın
Kadir Mevlam yeter binme sırtıma
İçmişler hep seni bir altın tasta
Adını duyanlar olmuştu hasta
O tatlı dilinden almışlar kısta
Hiç kimse doymamış senin tadına
Çocuktan kesildin doldu mu yaşın
Zehir oldu bildim ekmeğin aşın
İssiz koyma yurdunu yuvanı düşün
El laf eder oldu senin ardından
Avratlar içinde sendin paşa
Yenge dediğin benzermiş bir keskin taşa
Çekilecek dert değil ya gelmiştir başa
Açıkmış penceren girdi fırtına
Yeter felek bizi yangından soğut
Başımızı çaldık bin türlü ağıt
Ana gibi sen verdin öğüt
Muhtacız teyzem biz senin öğüdüne
Çocuksuz yüzünden bir yenge almış
Mahsun çocuk gibi köşede kalmış
Tırnağını değmeyenler hep sana gülmüş
O da geldi tokandı benim etime
Hep çalışıp yakın etmiş yırağın
Evine vermiş türlü kurağın
Şimdi bilmem nerde senin durağın
Gocan merhametli vermez yadına
Aşık Ümüs sana çok canı yanmış
Bölük koyun ile yaylaya konmuş
Issız bir odada yalnız kalmış
Karalar giyinip bürün örtünü