Hace-i ukteküşa Nasreddin
Oldı bir çeşme kenarında mekin
Abı safi çü dil-i şurida
Oldı yer yüzüne nur-ı dide
Başı çak kulle-i çarha ermiş
Ayağı ka'rı zemine girmiş
Her tevazusu bu nuh taka imat
Belki elvah-ı zemine evtat
Ab-ı dilcu ile mil-i mamur
Subh-ı sadıkta amud-ı pür-nur
Eylemiş badile bahs-i hiffet
Ki terazulere girmiş kat kat
Kulağın bursa kaçan halkın eli
Ele dokunmaz idi ağzı veli
Dehenin öpse eğer aşık-ı pak
Dilin ağzına verirdi bu bak
Galı su serpeceğin alup ele
Ulaşırdı ele bu işve ile
Atılıp eyler idi tanz-ı fiten
Ok yılanı gibi surahinden
Sıçrardı yüzüne gafil iken
Gah koynuna girerdi yakadan
Dilini tutmadığı çün her bar
Deheni çü bile olmuştu fiçar
Hace kim teşnelebi rahat idi
Tab-ı çerma ile bi-takat idi
Görücek çeşme-i rah üzre heman
Çeşme veş ağzı suyu aktı heman
Deheni yar gibi gördü latif
Lülesin öpmeğe kastetti herif
Çekti çubun ki içe ab-ı revan
Tir-veş üstüne atıldı heman
Etti takrir lisan oynattı
Haceyi hasılı pek ıslattı
Akdı su cübbe ü destarından
Gazaba geldi o dem arından
Çeşmeye etdi itap ile hitap
Hışmile aktı feminden zehrap
Dedi ey haddini bilmez cahil
Beni etmişti sükutun gafil
Bu latife sana oldı temsil
Pertev-i aklı yürü eyle delil
Dilini zaptedegör salim iken
Çeşme veş ta ki başın ola esen