Bir zamanlar Orta Asya'dan kişneyip haykıran
Bu kısrak baş bu amansız tay vay aney
Dört nala dolu dizgin
Altaylar'dan Turfanlar'dan köpüğün kurumadan
Ulaşmıştın Finike kırlarına Söğüt yamaçlarına
Tökezlemeden Ağrı'dan Süphan'dan
Otlamadan Muş ovalarında bir aşk bir sevda ile
At mıydın aslan mıydın
Kükreyerek kişneyerek vıyş aney
Toros'un serin tepeleri
Uludağ'ın haşin gölgelerinde dinlendin
Bir çifteyle yok ettiğin Bizans
Ağız köpüğünden başını yitiren Helen
Şimdi tek tek dikilmiş sırıtmış başka bir cübbe içinde
Vıyş aney
Sen bilmedin mi ki her haykırışın bir yorgunluğu
Her yiğidin bir marazı vardır
Sarı dikenler kurumuş tozlu dumanlı yollarımızda
Gül kurusu tepelerde üç beş yapraklı kamalak
Korulukları bekleyen her levendin ellerinde kırk yarık
Vıyş aney
Az bela mıdır bu
Ta uzak Asya'dan getirdiğin heybenin
Bir gözü özgürlük bir gözü kara sevda
Döküldü yollarda bilmem kimlerin adına aney
Doldu heybenin bir gözüne kin
Bir gözüne bir sürü dualanmış fitne
Kara kartallar dönüyor göklerde
Ak kuzular için yerdeki
Ha koptu ha kopacak fırtına ilerideki tepelerde
Vıyş aney
Yine mi kar yağacak tüm ümitlerin üstüne
Yine mi Konya ovası kurak
Yine mi Sivas dağlarında kara duman var
Sen gelin olurken babam sana
Anadolu'm derdi severdi koklardı seni vıyş aney
Kocadı mı al duvağın
Nasırlar mı doluştu kınalı parmaklara
Eşarpıyın ucuna çekiçten resim yapmışlar
Her gün döver durur kara kaşlarını
Öylesine özlüyor gönlüm
Öylesine arıyor gözlerim
Son köyümüzdeki özgür kırlangıç kuşlarını