Gide gide bir sineğe düş oldum
Yakın bildim bu sineğin işini
Tuttum kılıç ile kellesin kestim
Yedi dağ üstüne serdim leşini
Vızıldadı sinek uçtu havaya
Yağın sürdük üç yüz altmış deveye
Etin koyduk bin yüz yetmiş tavaya
Peşkeş ettik Kayseri'ye döşünü
Sineği meydana tutup attılar
Bin yüz kese akça yağın sattılar
Kemiklerinden bir köprü çattılar
Hesap ettik iki bindir yaşını
Karışladım yedi karış dizi var
Yüz otuz harmandan büyük gözü var
Seksen kantar iç yağının hası var
Yazın görmüş zemherinin kışını
Derisini çadır edip oturduk
Etin kestik dört köşeye yetirdik
Gürcistan'a Mirahur'a götürdük
Açtık biz ağzını saydık dişini
Ol sineği gören kaçtı geriye
Karşı koydu yüz bin atlı çeriye
Kanatların yelken ettik gemiye
Fil burnundan uzun gördüm kaşını
Ben bilirim karanlıkta geleni
Gelüp benim tatlı canım alanı
Dertli Kerem söyledi bu yalanı
Ya kim gördü şu sineğin eşini
***
Türk Halk Şiiri Antolojisi - Ali Püsküllüoğlu
Bilgi Yayınları: 224, Antoloji Dizisi: 2
Bilgi Yayınevi, Birinci Basım, Haziran - 1975
s.206'da eser şu şekilde aktarılmaktadır
Gide gide bir sineğe düş oldum
Yeğin bildim şu sineğin işini
Tuttum kılınç ile kestim kellesin
Yedi dağ üstüne serdim leşini
Sinek vızıladı uçtu havaya
Yağın süzdüm üç yüz altmış tavaya
Yük eyledim doksan dokuz deveye
Peşkeş ettik Kayseri'ye döşünü
Sineği tutup meydana attılar
Beş yüz kese akça yağın sattılar
Kemiklerinden bir köprü çattılar
Hesap ettik iki bindir yaşını
Ben bilirim karanlıkta geleni
Gelip benim tatlı canım alanı
Dertli Kerem söyler böyle yalanı
Ya kim gördü o sineğin eşini