Efkar Tepesine geldi hayali
Boğazıma sarıldı da ağladı
Yıkılmış bedeni perişan hali
Öldü öldü dirildi de ağladı
Kızarmadan koparılmış nar gibi
Mayısta kurumuş bir pınar gibi
Yıldırımlar çarpmış dev çınar gibi
Düştü yere serildi de ağladı
Görmesini bilen göz aptallaştı
O nasıl damlaydı o nasıl yaştı
Yanaklarındaki dereler taştı
Göz arkları yarıldı da ağladı
Öyle donup kaldım taş kesildim taş
Açtı kollarını dedi gel yaklaş
Dedim utanırım gelme uzaklaş
Sözlerime darıldı da ağladı
Ne bir selam ne bir mektubun değdi
Gönlün nerelerde ve kiminleydi
Yıllar önce aklın fikrin nerdeydi
Sitemiyle kırıldı da ağladı
Tanıdım karşıdan yürümesini
Okşadım saçını duydum sesini
Aşkın kenetleşmiş kelepçesini
Sıktı sıktı yoruldu da ağladı
Gördüm Efkar Tepesine çıktı da
Seyretti Artvin’e baktı baktı da
Çoruh Nehri gibi aktı aktı da
Karadeniz duruldu da ağladı