Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal etsem de deftere sığmaz
(Garip bülbül gibi feryad ederim)
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim
(Açılmadan soldu gülümüz bizim)
Sefil irençberin tebdili şaştı
Borç kemali buldu boynundan aştı
İntikal parası binleri geçti
Dahi doğrulamaz belimiz bizim
Fukara ehlinin yüzü soğuktur
(Sefil irençberin yüzü soğuktur)
Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur
İneği davarı (koyunu) iki tavuktur
Bundan başka (gayrı) yoktur malımız bizim
Çok dilek diledim kabul olmadı
Şu yalan dünyada yüzüm gülmedi
Hiç kimseye emniyetim kalmadı
Açılmadan soldu gülümüz bizim
Şu yalan dünyada hoş olamadım
Borçlardan bir kere baş alamadım
Şu küçük öküze eş bulamadım
Söylemeden aciz dilimiz bizim
Zenginin sözüne belli diyorlar
Fukara söylerse deli diyorlar
Zamane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim
Fukara halini kimse sormuyor
Ehl-i diyanetin yüzü gülmüyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Evlatlar babanın sözün tutmuyor
Karnım aç diyor da çifte gitmiyor
(Açım diye çift sürmeye gitmiyor)
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
(Çocuklar büyüdü ekmek yetmiyor)
Başımıza bela dölümüz bizim
Rençberin sanatı bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa neylesin akıl
Dördü bir okka dolumuz bizim
Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Açlığından telef olur bazımız
Kasım demeden buz tutar özümüz
Mayısta çözülür gölümüz bizim
Tahsildarlar çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
(Fukara haline eden yok nazar)
Döşeği yorganı mezatta gezer
(Örtüsü döşeği mezatta gezer)
Hasırdan serilir (örülür) çulumuz bizim
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıda eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülcek çorbası balımız bizim
Bir aşka geldik de biz bunu dedik
Üç yüz dört senesi bir sille yedik
Her nereye varsan sahipsiz gedik
Kime arz olacak halimiz bizim
Açılmadı ikbalimiz bahtımız
Şen olsun İstanbul payitahtımız
Tevellüt ellidir geçti vaktimiz
Nöbetin gözlüyor salımız (halimiz) bizim
Serdari halimiz böyle n'olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yıkılıp viran olacak
Akibet dağılır ilimiz bizim
***
Farklı son dörtlük
Serdari sen gel de bu işi boşla
Çekil bir tekkeye tekbire başla
Vilayetim Sivas yerim Şarkışla
Düşmez İstanbul'a yolumuz bizim
***
Türk Halk Şiiri Antolojisi - Ali Püsküllüoğlu
Bilgi Yayınları: 224, Antoloji Dizisi: 2
Bilgi Yayınevi, Birinci Basım, Haziran - 1975
s.379-380'de eser şu şekilde aktarılmaktadır
Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim
Sefil ireçberin yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi koğuktur
İneği davarı iki tavuktur
Bundan gayrı yoktur malımız bizim
Reçberin sanatı bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa n'eylesin akıl
Dördü bir okkalık dolumuz bizim
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Evlat da babanın sözün tutmuyor
Açım diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
Başımıza bela dölümüz bizim
Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylese deli diyorlar
Zemane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim
Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Açlığından telef oldu bazımız
Kasım demeden buz tutuyor özümüz
Mayısta çözülür gölümüz bizim
Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta gezer
Hasırdan serilir çulumuz bizim
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülcük çorbası balımız bizim
Serdarı halimiz böyle n'olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yıkılıp viran olacak
Akibet dağılır ilimiz bizim
***
Yirminci Yüzyıl Türk Halk Şairleri
Antolojisi - Emir Kalkan, Kültür Bakanlığı
Yayınları: 1295, Gençlik ve Halk Kitapları
Dizisi: 61 (Yayımlar Dairesi Başkanlığının
22.10.1991 tarih ve YAPKUR 928-1-984 sayılı
makam onayı ile birinci defa 10.000 adet
bastırılan seri), Ankara - 1991, s.39-40-41'de
eser şu şekilde aktarılmaktadır
Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzıhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim
Sefil ireçberin yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur
İneği davarı iki tavuktur
Bundan gayrı yoktur malımız bizim
Reçberin sanatı bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa neylesin akıl
Dördü bir okkalık dolumuz bizim
Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Açlığından telef oldu bazımız
Kasım demeden buz tutuyor özümüz
Mayısta çözülür gölümüz bizim
Sefil ireçberin tebdili şaştı
Borç kemali buldu boynundan aştı
İntikal parası binleri geçti
Dahi doğrulamaz belimiz bizim
Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylese deli diyorlar
Zamane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim
Evlat da babanın sözün tutmuyor
Acım diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
Başımıza bela dölümüz bizim
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halini kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Döğülcek çorbası balımız bizim
Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta gezer
Hasırdan sayılır halımız bizim
Açılmadı ikbalimiz bahtımız
Şen olsun İstanbul payitahtımız
Tevellüt ellidir geçti vaktimiz
Nöbetin gözlüyor halimiz bizim
Bir aşka geldik de biz bunu dedik
Üç yüz dört senesi bir sille yedik
Her nereye varsak sahipsiz gedik
Kime arz olacak halimiz bizim
Serdari halimiz böyle n'olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yıkılıp viran olacak
Akibet dağılır ilimiz bizim