Bu akşam yemin ettim
Seni bir daha öpmemek için
Ben ki bütün duvarlarını
Afişlerle donatıp
Yumruğumla kanatmışım
Rezil bir aşktı
Bütün arkadaşları miting alanlarında
Ve mezarlıklarda bırakmıştım
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Umudun ve direncin yorgun anası
Ve ey çıldırmak üzere olmanın
Çamurlu ikonası
Tırnaklarım kopuyor
Görmüyor musun
Bir ben miyim kapıları şaşıran
Her yokuşun başında
Bir ben miyim ekmek arasına
Canını doğrayıp-doğrayıp yutan
Bir kedi bile sağarken yüreğini
Telaş içinde yavrusuna
Ey acımasız acuze
Utan şu türbelerinden
Minarelerinden utan
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Savaşın ve bozgunların gariban çiçeği
Ve ey teslimiyete düşmenin
O hazin gerçeği
Bayraklarım kanıyor
Sormuyor musun
Kadınların ki omuzları hicran
Saçları ihanet sarısı
Çocukların ki yağmur emiyor
Yıkılası kaldırımlardan
En ücra genlerime alyuvarlarıma
Kılcal damarlarıma ruhuma kadar
Bıktım
İliklerime gömlek ceplerime kadar sızan
Bu Allahsız yağmurundan
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
İhtişamın ve sefaletin çaresiz bacısı
Ve ey çürümenin yok olmanın
Amansız sancısı
Ciğerlerim çatlıyor
Duymuyor musun
Hangi pencerene çıksam
O salya-sümük pezevenk suratları
Hangi caddene dökülsem
O şangur-şungur düş kırıkları
Bütün bu ezginler tükenenler
Yerlere serilenler tutunamayanlar
Sarsmıyor mu seni hiç
Bunca infilak
Bunca isyan çığlıkları
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
Aldanışların ve hüznün
Yalancı tanrıçası
Ve ey ruhu kirlenmiş gecelerin
Cilveli yosması
İntihar anı geldi
Beni öpmüyor musun
Ağlamak istemiyorum yenildim sana
Hikayenin özeti bu
Bir istimlak gibi ödedin
Ve çiğneyip geçtin maceramı
Şimdi ben
Suçlarımı didikleyen bu martı sürüsüyle
Şimdi ben hangi şehirde soğuturum
Zonklayıp duran bu yaramı
İstanbul ey İstanbul ey
Acılar kraliçesi
İhanetin ve ihbarların
Arkadan dolaşan bıçağı
Ve bütün ödeşmelerin yüzleşmelerin
Erkekçe vuruşmaların kaçağı
Beni harcadın ulan beni sattın
Utanmıyor musun