Sene bin üç yüz on bir tarihinde
Bir zelzele düştü cümle aleme
Zelzele ne idi vasfedem kardaş
Sizler kulak tutun bu serencama
Serencam dinleyin öğrenin hali
Hakk’ ın hışımının olmaz emsali
Huda’ nın emriyle yağdı bir dolu
Gören insanlar hep düştüler gama
Gama düşende hep dedi: El-aman
Kaptancı dağından koptu bir duman
İndi Dikanlara yağdı bir zaman
Oynadı bulutlar gürledi sema
Gürleyip yıldırım şimşek atarken
Dediler kaynadı Kerkedan Dikan
Budandı evelik batbata tikan
O güzel ekinler töküldü kuma
Kuma tökülende ekinle bostan
Mahvoldu tarlalar değmeden tırpan
Dedim ki ben bunu eylersem destan
Dedi sakın eksik söyleme
Söyleme diyende havaya çıktı
Dedik bu hesaba cihanı yıktı
Andan Hanaklara yolu bıraktı
Dedi sizler bakın kal-makalıma
Kal-makala baktık geçti izleri
Göğe direk etti duman tozları
Ağlattı kadını kırdı kızları
Sağ kalan kendini verdi serseme
Serseme verende insafa baktı
Atlayıp sinordan gevşeden çıktı
İnip Urumların canını sıktı
Ondan Natala’ ya yazdı bir name
Nameyi okuyup eyledi nazı
Büyüğü küçüğü olmadı razı
Duydular geliyor dolu avazı
Minnet ettiler sinora uğrama
Uğrama diyende taksim kılındı
Biri Geç’ e biri Konk ‘a bölündü
İkisi bir yörüş etti silindi
Hemen Ahaşen’ e attılar dama
Ahaşen’de kaldı nice bir eyyan
Gitmedi bir yana hep oldu tamam
Bizlere kahroldu ahirül-encam
Ne bayram tutarız ne bir Cuma
Cumayı bayramı Hak Mevla’m sorar
Hangi bir işimiz var Hakk’a yarar
İncedir bir kılı yediye yarar
Gönül özün ağla ele ağlama
Ağlayıp bu gönül kurtulmaz yastan
Aşk şarabı içip olmuşum mestan
Mazlumi yadigar kıldı bir destan
Yazıp yollamalı Haleb’e Şam’a