Yıllar önce Kızılırmak'ın kıyısına yerleşmiş, Mucur ilçesinin güneyine düşen Herikli köylerinden bir ağa, oğlu Mehmet'e görkemli bir düğün yapmış, düğünde çifte davul, çifte saz çaldırmıştır.
Düğün sona erdiği gün, davetli gelen teyzesini bir ata bindirip köyüne ileten güveyi Mehmet, güneş batarken köyüne dönüp kendisini evde bekleyen gelin ile gerdeğe girmek için yola çıkmıştır. Bu sırada daha önce arazi konusunda kavgalı oldukları diğer köydeki düşmanları, Mehmet'in yoluna pusu kurmuşlar. Bir dere kenarından geçerken Mehmet vurularak öldürülmüştür. Oğlunun gelmediğini görüp akrabalarıyla Mehmet'i aramaya çıkan babası, yol kenarında oğlunun ölüsüyle karşılaşmış, üzüntüler içinde oğlunun cenazesini alıp köyüne getirmiştir.
Birkaç saat önceki neşenin yerinde ağıtların yükseldiğini duyan komşular, ölen Mehmet'in evine koşup olayı öğrenip üzülmüşler, ertesi sabah muradı koynunda kalan Mehmet'i feryat ve figanlar arasında toprağa vermişlerdir. Mehmet'i acı içinde toprağa veren ailenin büyükleri, birkaç gün sonra toplanarak, kocasız kalan gelini, Mehmet'in küçük kardeşine almaya karar vermişler. Fakat küçük kardeş buna şiddetle karşı çıkmıştır.
Oğlunun düşmanlar tarafından kahpece öldürülüp, taze gelininin de babası evine geri gittiğine günlerce ağlayan annenin, feryatlar arasında yaktığı ağıt şöyledir. Bu ağıdın dilden dile dolaşan bazı mısralarını büyük usta Ürgüplü Refik Başaran plağa okumuştur.