"İnsanoğlu, türküsüz kaldığı zaman gurbettedir" derler. Türküler var, türkülerde ulus var, yaşam var. İnce yüce duygularla insan var.
Türkülerimiz, ninnilerimiz ve ağıtlarımız bir olay üzerine doğmuş. Tümünün bir öyküsü var. Tümünde ortak olan: "İnsan duygularını dile getirmesi."
Bu öykü, Kars'ın Arpaçayı ilçesine bağlı Şöregel adıyla anılan düzlük bir araziden geçen, Arpaçayı suyu ile Kar Suyu'nun birleştiği "Mugan" denilen yerde geçer.
Bir zamanlar Mugan denilen bu yerde bir köy varmış. Köyün varlıklı ağasının "Saran" adında bir kızı varmış ki; uzun boyu ince beli, sırma gibi saçlarıyla köy yiğitlerinin düşlerine girermiş. Saran, güzelliğinin yanısıra çok da becerikliymiş. Koyunları, inekleri sağar, ata biner, renk renk kilimlerin en güzelini dokurmuş.
Saran'ın babasının sürüsünü güden bir çoban varmış. İsmi "Han". O da uzun boylu yakışıklı, yiğit bir delikanlı. Günlerden bir gün, Han çoban, koyunları, sağılması için ağıla getirmiş. O gün de Saran süt sağıyormuş ağılda.
Derken iki gencin bakışları karşılaşmış, gözlerinden çıkan aşk kıvılcımları gönüllerinde alevlenmiş, birbirlerine aşık olmuşlar. Ama ne çare, kız ağa kızı. Oğlan ise garip bir çoban. Derdini kalbine gömmüş Han Çoban. Gömmüş ama, sonunda dayanamamış, yaşlı ninesine anlatmış. Yaşlı nine bu durumu Saran'ın anasıyla konuşmuş. Konuşmuş konuşmasına da anası ne yapsın.
Yaşlı nineye, dönüp:
- "Han Çoban, yiğit namuslu bir delikanlı, Kızım Saran'a da layık, ne var ki ağa bunu duyarsa küplere biner, bizleri yaşatmaz" demiş.
Nine de, ağayı razı edebilmek için köyün ileri gelenlerini toplayıp, ağadan "Allah'ın emri, Peygamber'in kavli" ile Saran kızı, Han Çoban'a istemişler. Ağa önce kızmış, itiraz etmiş, sonunda:
- "Bir şartla olur" demiş.
- "Çobana nişan ederim ama yedi yıl kızla oğlan birbirlerini görmeyecekler. Han Çoban yayladaki otlaktan köye inmeyecek."
Ağanın söyledikleri Han Çoban'la, Saran kıza anlatıldığında, onlar:
- "Yeter ki sağlık olsun, yedi yıl nedir ki, kuş gibi gelir, düş gibi geçer" demişler.
Demişler ama yedi yıl bu, dile kolay. Saran kız kardeşleriyle birlikte oturmuş dokuma tezgahına, her yıl için bir halı dokumuş. Sonunda yedi yıl tamamlanmış, yedi halı da dokunmuş.
Köy halkı neşe içinde düğün gününü beklerken, Saran, kardeşleri ve anasıyla birlikte, yedi yılda dokuduğu halıları temizlemek için Arpaçayı'na gelip yıkamaya başlamışlar.
Derken hava kararmış. Gök gürlemiş. Şimşekler çakmış. O sırada sel halılardan birini götürürken, Saran kız çeyizini kurtarmak için kendini suya atmış. Bir anda suyun içinde kaybolup gitmiş.
Sonunda Saran'ın cesedini sudan çıkarmışlar. Kızını o durumda gören Saran'ın anası, bu ağıdı yakmış.