Aksaray ili, Taşpınar köyünün ileri gelenlerinden Ahmet Ağa, kapısında sürüleri yayılan, zengin, yörede hatırı sayılan bir kişi idi.
Oğlu Mustafa, iyi ata binen, pehlivan yapılı, yiğit, cesur bir delikanlıdır. Bir sonbahar günü İstanbul'a kasaplık sürü götürmüş, koyunları satıp paraları heybeye doldurduğunu gören bazı kişiler, Mustafa'nın yoluna tuzak kurmuşlar, çıkan çatışmada Mustafa, yanındaki çobanlarla birlikte soyguncuları analarından doğduklarına bin pişman etmiş, kaçanların ardısıra Mustafa "Yozlarımı sattım bir heybe sarı lira ile köyüme dönüyorum, göbeğinde atan varsa yoluma çıksın." diye bağırmayı da ihmal etmemiştir.
Atına atlayıp köyüne dönen Mustafa, yöredeki Çerkezlerle arkadaşlık kurmuş, eşkıyalığa başlamış, o günden sonra adı "Çerkez Mustafa, Eşkıya Mustafa, Bey Mustafa" olarak anılmıştır.
Mustafa ve arkadaşları, Kızılırmak üzerindeki Kesikköprüde geçen yolcu ve kervanları defalarca soymuşlar. Köprünün doğusundaki taşlı derede hükümet kuvvetleriyle çatışmaya girerek, bir müfrezeyi yaralamışlardı. Yakalanıp Kırşehir'de birkaç ay hapis yatan Mustafa, Çerkezlerle anlaşmazlığa düşmüş, onlardan ayrılıp köyüne dönmüştür.
Bir düğün dönüşü Uzartık çeşmesinde atını sularken, burada su dolduran Tokrazlı köyünde bir kızı görüp aşık olmuş, kimin nesi olduğunu sormuş. Kızın adı Urhuya (Rukiye) imiş. Kız başka birisine sözlü olmasına rağmen, o da Mustafa'ya aşık olmuş. Aşağıdaki mısralar, Urhuya tarafından söylenmiştir:
Mustafa'mın kekilleri gıvrışır
Delikanlılar Mustafa'yla yarışır
Gel kaçalım kardeşlerim barışır
Alnı top kekilli civan Mustafa'm
Açar bakar kapaklıca aynası
Mustafa'm da bu yerlerin ayvası
Tenasip yaratmış onu Mevlası
Hasretine dayanamam Mustafa'm
Taşpınar'da gece yanar çıralar
Hiç aman vermiyor dini karalar
Varam gidem geçilmiyor dereler
(...) burda al Mustafa'm
Geceleri yatamıyom meraktan
Çulha şalvar zıbın durur bacaktan
Saramadım kuluncundan kucaktan
Aşkın beni del-ediyor Mustafa'm
İbrişimde sarığının sırması
Sicim gibi bıyığının burması
Ne zor imiş hasiretlik çekmesi
Iratma yolları tez gel Mustafa'm
Bir müddet sonra Mustafa kızı kaçırır. Kızın akrabalarının kalabalık olmasından çekinen Mustafa, Urhuya'yı kızkardeşinin evine götürür. Araya komşular girer. İki taraf anlaşırlar ve iki aşığın nikahları kıyılır.
Mustafa'nın üvey anaları Urhuya'ya rahat vermezler. Mustafa'nın evde olmadığı bir gün kardeşleri Urhuya'yı ağlayarak Tokarız'a baba evine götürürler. Bir müddet sonra Urhuya Mustafa'ya gelip beni alsın diye gizlice haber gönderir. Mustafa yanına iki arkadaşını alıp Tokarız köyüne gider. İki arkadaşı köyün çıkışında beklerken, Mustafa Urhuya'yı almak için sözleştikleri yere varır. Haberdar olan Urhuya'nın kardeşleri ve yakınları, Urhuya'yı bir eve kilitleyip bir erkeğe kadın elbisesi giydirirler, kendileri de pusuya yatarlar. Kadın kılığına giren adamı gece karanlığından Urhuya zanneden Mustafa'yı yakalayan kadının kardeşleri, Mustafa'yı götürüp ıssız bir yerde öldüresiye döverler. Öldüğü kanısına varıp ölüsünü yakmak isterler. İçlerinden birisi karşı çıktığı için vazgeçerler.
Ertesi sabah çift sürmeye giden köylüler, onu alkanlar içinde ağır yaralı bulur. Başından ayrılmayan atını da alıp köyüne getirirler. O günün şartları içinde tedavi etmeye çalışırlar. Aldığı yaraların iyi olmaması sonucu Mustafa ölür. Mustafa'nın ölümünü duyan Urhuya da köyün altındaki bir ağaca kendisini asar.
Mustafa'yı öldürenler yakalanır, sürülür, onlar da ailece perişan olurlar. 1875'li yıllarda olduğu söylenen bu olay, yörede büyük üzüntüye neden olmuştur. Halk bu olaya ağıtlar yakarak düğünlerde, toplantılarda "Bey Mustafa" türküsünü dile getirirler.
Ortaköylü mahalli sanatçı Aşık Kör Mustafa'nın sazı ile çalıp söylediği Bey Mustafa Türküsü:
Çamur tutmaz Tokarız'ın bayırı
Yaz gelince göğermez mi çayırı
Sana derim insanların gavuru
Alınan avladı düşmanlar bizi
Evde çıktım bir ceran'ın avına
Zalim düşman sen getirdin oyuna
Buna da can derler kafir sen kıyma
Alınan avladı düşmanlar bizi
Bineydim kır atımın üstüne
Alayıdım martinimi destime
Geleyidin zalim düşman üstüme
Alınan avladı düşmanlar bizi
Tava tava ilacımı pişirin
Etlerimi lime lime deşirin
Belki ölmem bir tabibe düşürün
Alınan avladı düşmanlar bizi
Kestiler dizimi al kanım akar
Oydular gözümü kolumu kırar
Şu benim halim cihanı yakar
Alınan avladı düşmanlar bizi
Koyaklarda kar kalmadı eridi
Düşmanlar da kol kol oldu yürüdü
Bey Mustafa'm şu illerde bir idi
Alınan avladı düşmanlar bizi
Gecenin yarısı tüfek atılır
Bey Mustafam kavgalara tutulur
Zalim düşmanlardan nasıl kurtulur
Alınan avladı düşmanlar bizi
Geceleyin bu iş geldi başıma
Kafir düşmanlar da düşmüş peşime
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Alınan avladı düşmanlar bizi
Haçça (Hatice) bacım al atımı bağlasın
Atım kişnedikçe babam ağlasın
Analığın oğlu var beni neylesin
Alınan avladı düşmanlar bizi
Ak odama çıktım inemez oldum
Sağıma soluma dönemez oldum
Çuha şalvarımı giyemez oldum
Alınan avladı düşmanlar bizi
Çok sık biter Taşpınar'ın ormanı
Düşmanlarım yaman yazmış fermanı
Kalkamıyom yok dizimin dermanı
Alınan avladı düşmanlar bizi
Kadir Mevlam bana olsun duacı
Ağıl ağıl satılmamış öğeci
Kırk kama yedim de zehirden acı
Alınan avladı düşmanlar bizi
İbrahim Hakkı Konyalı'nın "Âbideleri ve Kitabeleri İle Niğde, Aksaray ve Ortaköy Tarihi" adlı eserinin üçüncü cildinin 3043-3044 sayfasında yayımladığı Oğuz Demir Tüzün'ün Bey Mustafa Türküsü:
(Mustafa)
Hasan Dağı bu dağların yücesi
Peşimizde insanların cücesi
Çözülmüyor aşk bahrinin hecesi
Yeşil gözlüm hasret fazla sürmesin
(Kız)
Yeşil orman kekliklerin düneği
Arap atı sevdiğimin bineği
Kale gibi Taşpınarda konağı
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin
(Mustafa)
Kıratıma binip martinimi alınca
Kınalı ceylanın kayadaki yolunca
Dağ lalesi yaylalarda solunca
Yeşil gözlüm hasret fazla sürmesin
(Kız)
Sürülerin kaplamış ovaları dağları
Namını bilirler Anadolu beyleri
Gönül ferman bilmez yırtar ağları
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin
(Mustafa)
Bursa Konya Engür bizim yolumuz
Ele bakar Niğde bizim kolumuz
Anam yoktur nice olur halimiz
Suna boylum hasret fazla sürmesin
(Kız)
Turnalar geçiyor çöllere doğru
Her ana doğurmaz sen gibi yavru
Düşmanın çok olur korusun Tanrı
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin
(Mustafa)
Kıratımla ulaştığım yerlerde
Destan oldum bağrı yanık dillerde
Gözüm vardır yen-açılan güllerde
Suna boylum hasret fazla sürmesin
(Kız)
Yiğitlik zorcadır sürdürmez eller
Araya girerler kahbe deniler
Bir şey olur mezarcığım iniler
Kulaç kollum hasret fazla sürmesin
(...)
(Kız)
Yaylalara bakar Uzartık'ın çeşmesi
Gönül tutuşturur aşıkların koşması
Canlar yakar yiğitlerin düşmesi
Kara gözlüm hasret fazla sürmesin