Bugünkü Ürgüp'e bağlı Ortahisar beldesinde 1920'li yıllarda Yaşar isimli bir genç yaşamaktadır. Yiğit, cesur, mert bir delikanlıdır. Yaşar'ın bir de kızkardeşi vardır. Günün birinde bir Ortahisarlı, kızkardeşine sarkıntılık eder. O da bu durumu kardeşine söyler. Yaşar, defalarca uyarmasına rağmen aynı hareketlerde bulunması üzerine şahsı vurarak öldürür. Teslim olmayarak kaçıp o zamanlar Kırşehir Mucur'a bağlı Hasanlar köyüne gelir, o köyün ağası H. Ahmet Bölükbaşı'na sığınır. Ünlü siyasetçi Osman Bölükbaşı'nın da babası olan H. Ahmet Ağa, Yaşar'ı korur ve hükümete teslim etmez.
Hasanlar köyünde uzun müddet kaldıktan sonra bir gün ağasının huzuruna çıkan Yaşar, memleketi Ortahisar'a dönmek istediğini belirtir ve ağanın "Gitme oğlum seni yaşatmazlar" demesine rağmen, gitmekte ısrar eder ve gizlice Ortahisar'a döner.
Nevşehirli Derviş Ağa'nın oğlu Mustafa, arkadaşı Ahmet ve Asım adlı iki genci öldürdüğü için hapse düşmüştü. Cezaevinde kaçan Mustafa kendisi gibi kaçak olan Yaşar ile arkadaş olur. Güvenlik güçleri bunların peşindedir. İki arkadaş bir gün Mustafa gilin Nevşehir'deki evine gelirler. Komşu kadın bunları görür ve Mustafa tarafından oğlu öldürülen Memiş Küçük'e haber verir. Derhal karakol haberdar edilir. Polisler evi kuşatır fakat bir netice alamaz. Jandarma olaya müdahale eder ve 150 kadar jandarma evi kuşatır, ama bir türlü eve giremez. Yaşar ve Mustafa'nın sığındıkları odanın damı delinerek içeriye gazlı paçavra yakılıp atılır. Dumandan bunalıp kapıya çıkan Yaşar ve Mustafa, Bursalı Tahir adlı jandarmanın attığı kurşunla vurularak öldürülür. Yaşar'ın acıklı ölümü bölgede üzüntü yaratır, birçok ağıt yakılmasına neden olur. Türkü söyleyenlerden biri de Ürgüplü Refik Başaran'dır. Başaran bu türküyü daha sonra plağa okumuştur.