1935-40 yıllarında bölge köy halkından bir kaç kişi Koçhisar Tuzlasına tuz almaya giderler. Kolculardan habersiz tuz alırken Murtaza ve Şahin adlı tuz kolcuları bunları görür ve çaldıkları tuzu bırakmaları için ihtar eder. Aralarında silâhlı çatışma çıkar. İlk önce Çepni Şabanlı kolcu Çerkez Murtaza, daha sonra Mezgit köyünden kolcu Şahin ve Kırşehirli işçi Nuri köylüler tarafından vurularak öldürülür. Halktan birisi bu olaya bir türkü yakar ve bu acıklı türküyü Koçhisarlı Hüseyin Andaç (Kör Hüseyin) sazıyla çalar, söyler. Halk müziği sanatçıları tarafından radyolarda bir kaç kıtası okunan bu türkünün tamamı şöyledir.
Şeker dağının erken düşer gırcısı
Yürekte mi çıkar kurşun acısı
Baş ucunda ağlar bir tek bacısı
Yol ver de geçeyim şeker dağları
Sılada bıraktım gözü ağları
Kolcular da tuz gölünü dolanır
Yedim yağlı kurşun midem bulanır
Ciğer acısına can mı dayanır
Şahin'imin alnında Murtaza'mın döşünde
Vurdular Nuri'mi de yirmi yaşında
Şeker dağında da vurdular Kürtler
İçti kanımı da kuzgunlar kurtlar
Körpecik yavrular yolumu bekler
Ağla anam ağla vuruldum kalan
Güvenmen dünyanın ahiri yalan
Şeker dağına yağar yağmurla kırcı
Benzer'e ulaştı yağmurun ucu
Elleri koynunda anayla bacı
Şahin'im Murtazam diye ağlıyor
Kadersiz Melek de kara bağlıyor
Siper almış tuz gölünün yolunu
Suçu neydi vurdun körpe Nuri'mi
Geçemedim zalim Şeker köyünü
Yol ver de geçeyim şeker dağları
Sılada bıraktım gözü ağları
Şeker dağının yolu hem düz hem dölek
Beni böyle yaptı vay zalim felek
Evde ağlar durur kadersiz Melek
Ağla annem ağla ben öldüm kalan
Güvenmen dünyanın ahiri yalan
Bulamamış Şeker dağ(ı)nın yolunu
Sen mi bekliyecektin hükümetin gölünü
Evde dul koydun da taze gelini
Ağla annem ağla körpe kuzuna
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Şeker dağında da avcılar gezer
Kader böyle imiş neylesin peder
Yedim yağlı kurşun bağrımı ezer
Ağla annem ağla ben öldüm gayrı
Bize kıyanların taş imiş bağrı