1926 - 1935 yılları arasında Kırşehir yöresinde başgösteren kıtlıkta, bir çok aile geçim darlığı çekmekteydi. Mucur Küçük Kavak köyünden Osman Altınok, yeni evlendiği karısı (Zalha) Zeliha'yı köyünde bırakarak, Kırşehir merkeze bağlı Yağmurlu köyünden birkaç kişiyle birlikte Ankara'ya ekin biçmeye gitmişlerdi. Ankara Yağbattal köyünde ekin biçerken, Yağmurlu köyünden İbrahim de İzmir'den gelip kendilerine katılmıştı.
İzmir'de kazandığı paraya göz diken aynı köyden Bekir, İbrahim'i kandırıp arkadaşlarından ayırmış, bir gece ikisi tarladan yatarken hiç bir şeyden habersiz uyuyan arkadaşının tırpanla boğazını kesmiş, koynundaki 40 lirayı alıp merkebini de Ankara'da satmak için yola koyulmuştur. Yolda Bekir'le karşılaşan başka bir köylüsü, İbrahim'in merkebini tanıyıp İbrahim'in nerde olduğunu sorunca Bekir, İbrahim'in köyü Yağmurlu'ya döndüğünü, merkebini de satmak için kendisine emanet ettiğini söylemiştir.
Ertesi gün ekin toplamaya gelen tarla sahibinin gelini, ekin destesinin altında bir adamın boğazlanarak öldürülmüş olduğunu görünce düşüp bayılmış, bunu gören kayınpeder, gelini ayılttıktan sonra Ankara'ya gidip durumu jandarmaya bildirmiştir.
Bölgeye gelen jandarma, aynı köylü olmaları nedeniyle içinde Küçük Kavaklı Osman Altınok'un da bulunduğu Yağmurluları tutuklayıp götürmüştür. Ankara cezaevine konan bu insanlar, haksız yere iki yıl ağır cezada idamla yargılanmış, asıl suçlu bulunup suçsuz oldukları kanıtlandıktan sonra da tahliye edilmişlerdir.
Kocasının cezaevine düştüğünü öğrenip her gün ağlamaktan göz kapaklarında torbacıklar oluşan Zeliha Altınok'un bu olaya yaktığı ağıt şöyledir:
Küçük Kavak vatanımız elimiz
Vardı Ankara'ya düştü yolumuz
Hakim beyim nasıl olur halimiz
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Ankara'da kelepçeyle bağlandık
Sağlı sollu jandarmayla kollandık
İdam için kınalandık allandık
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Gardiyanlar kapıları bağladı
Kara haber ciğerimi dağladı
Cellatlar da urganını yağladı
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Yağmurlu da haber geldi ulaştı
Çifte kardaşıyın tebdili şaştı
Bacıların figan etti ağlaştı
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Ekini biçmiş de kayıp tırpanı
Tırpana boyanmış İbramın kanı
Bekir'in yoğimiş dini imanı
Kader böyle imiş yanar ağlarım
İşlik giymiş yakaları dar gelir
Bu iş bize namus gelir ar gelir
Ağladıkça gözlerimden kan gelir
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Anamdan doğalı çok çektim kahir
İçerime attılar bir avuç zehir
Felek güldürmedi evveli ahir
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Şu görünen dağlar boran kar imiş
Aman baler (beyler) bu hasretlik zor imiş
Osman'ımın bunda suçu yoğimiş
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Acep neye varır hali Zalha'nın
Ateş atıp ciğerimi dağlarım
Mefası yok Tek Mezar'da bağların
Kader böyle imiş yanar ağlarım
Yukarıdaki ağıdı söyleyen Zeliha Altınok, genç yaşta amansız bir hastalığa yakalanarak vefat etmiştir. Altı kızından Zeynep ölmüş, kundakta bir oğlu ve Baki Yaşa Altınok sekiz yaşında öksüz kalmıştır. Kundakdaki Hacı Tevfik adlı oğlu bakımsızlıktan ölmüş, kalanlar binbir güçlük içinde büyümüşlerdir. Kızları, genç yaşta ölen annelerinin arkasından şöyle ağlamıştır:
Direk çıkar Küçük Kavağın dumanı
Hiç yok imiş şu ellerin imanı
Cenazene savurdu sarı samanı
İmana gel zalim eller imana
Gelirim dedin anam bizi koydun gümana
Yukarı tutun gelin anamın salını
Soldurmamış yeşilini alını
Kime emanet koydun Yaşa oğlunu
İmana gel kahpe felek imana
Aldın anamızı bizi koydun tufana
Küçük Kavağın çeşmesi enginde akar
Anamın acısı da ciğerimi yakar
Hacı Tevfik küçük yoluna bakar
İmana gel gelin Zalha imana
Altı kızını da koydun figana