Aşık Hasan'ın anlatımı ile;
II. Murat Bağdat'a giderken şu anda virane olan Kabadurak'a (Kabadurak o vakitler kadılıkmış) uğramış. Orduya silah çattırmış, asker yemek yiyecek. Ak sakallı bir ihtiyar peyda olmuş. Bu ihtiyar Kabaduraklıymış.
- "Şevketlim, askerin erzakını bu gün ben temin edeyim" demiş. Padişah duruma bakmış, ayağı çarıklı sefil bir köylü.
- "Hadi götür de birkaç askeri yemekle" demiş.
- "Hayır padişahım ben zenginim, tüm orduyu doyururum" demiş köylü. Bir kazan pilav pişirtmiş, hayvanlar için de bir arpa ambarı açmış. Asker pilavı yiyip yiyip çekiliyor, arpa ölçülüp ölçülüp gidiyor, tükenmiyormuş. Bu durum padişahın hoyratına gitmiş. Durumu anlamış.
- "Gel bakalım çarıklı baba" deyip elini başına koymuş. "Sen buranın büyük adamısın" demiş.
Bunlar üç kardeşmişler. Çarıklı baba olmuş birisinin adı. Asıl adı Halil İbrahim'miş. Kardeşinin birisi Küçük Yeniyapan'la Kıran arasında olan Kızıldağı'nda yatıyor; adı Hazma Baba. Birisi de şimdiki Geycek köyünün üstündeki dağın boğazında yatan Geyikli Dede. Geyikli Dede denmesinin nedeni, eski zamanlarda Kırlangıç dağı ufak meşeli ormanmış. Bu üç kardeş, Kabadurak'ta iken buraya yaylaya çıkarlarmış. Bahçeleri, tarlaları varmış. Bahçeleri, tarlaları gece sürerlermiş. Bunların öküzü falan da yokmuş. Bunlar tarlaları ne ile sürüyor diye merak edip bakmışlar ki gece dağdan iki geyik geliyor, bunları koşuyorlarmış çifte. Geyikli Baba adı oradan kalmış. Bunlar Hacı Bektaş Veli'nin müridleriymiş.
II. Murat Bağdat'a giderken İlicek köyünde Hacı Bektaş çelebisine "Kabadurak'ta iyi adamlar var, orası senin vakfın olsun" demiş. Bu vakıf, yedinci çelebi Elvan Çelebi'ye kadar sürmüş. Bu iyi adamlar ölünce vakfı vermemişler. Elvan Çelebi, Yozgat'taki Çapanoğlu'na müracaat etmiş. Çapanoğlu da Kabadurak'ı dağıtmış. O günden bu yana Kabadurak virandır.
Aşık Hasan, Kayseri'den gelirken Kabadurak viranesine uğrar. Virane karşısında hüzünlenen aşık,
- "Şu viraneden sorayım bakayım, ne zamandan beri bu halde?" diyerek başlar söylemeye.