Bundan yıllar önce, o yılki kazancı kötü olan bir aile, Ilıca'ya gidemeyeceklerini anlayınca bir çare ararlar ve sonunda evlerinin çatı kiremitlerini satıp döndüğümüzde çalışır tekrar alırız diyerek, Ilıca'ya gitmeye karar verirler. Biraz da yazın son dönemi olan güze denk gelir herhalde ki Ilıca'ya giderler.
O devirde şimdiki gibi vasıta çok olmadığından, bir atlı araba veya fayton birilerini götürdüğünde, dönerken de başkalarını getirdiği gibi, bir başkalarından da "bizi falan zaman götürüver" diye sipariş alırlarmış. Bilhassa Ilıca şehir merkezine en uzak kaplıca olduğundan oraya giden bir aile şehire iki üç ay gelmezmiş.
Bu olayın kahramanı aile de biraz zamanı uzatırlar ve Kütahya'ya döndüklerinde, karşıdan bakıyorlar dağlar karla kaplı, "eyvah yandık" çığlıklarıyla bir an önce evlerine koşarlar. Kapıyı açtıklarında tüm eşyalarının (yatak, yastık, yorgan, kilim, minder, giyecekler v.b) kar sularından perişan hale geldiğini görüp otururlar ve başlarlar ağlaşmaya:
Kar mı yağdı
Kütahya'nın dağına aman
Ateş düştü
Ciğerimin aman, bağına hey!
diyerek ağıtlar yakarlar. Bu ağıt, zaman içinde dilden dile dolaşarak türkü haline gelmiş ve Kütahya folklorunde birinci zeybek oyunu olarak yerini almıştır.