Gevenes, bugünkü adıyla Çaybükü, Yatağan'a 25 kilometre uzaklıkta, şirin sevimli bir köydür. 1946 yılından önce de kimse bu sevimli köyün, yıllar sonra acı bir olayla anılacağını, bir ağıta konu olup Tahir Erdinç ustanın dudaklarından, parmaklarından, yüreğinden bugüne taşınacağını düşünemezdi.
1946 yılı yazında bir gün; insanlar, temmuz sıcağının etkisiyle, gölgeliklere çekilirken; köyün iki kahvesinden biri olan Mehmet Gümüş'e ait Belen kahvesi, az sonra gerçekleşecek olayın yükünü yıllarca taşıyacağını bilmeden, ovaya göz kırpmaktadır.
Hacı Ahmet oğlu Tevfik Cezayir, köy halkının desteğini, sevgisini, saygısını kazanmış bir insandır; girdiği muhtarlık seçimlerinden de ilk isim olarak çıkmıştır. Gevenes muhtarı Tevfik o sıcak yaz günü Belen kahvesinde çayını yudumlarken, arkadaşı aynı zamanda da köyün eşrafından olan Mustafa Şahbudak çıkıp gelir. İki arkadaş tokalaşırlar. Hoş beşten sonra Mustafa'nın isteği üzerine iki dost dama oynamaya karar verirler. Hemen çevrelerini meraklı arkadaşları alır. Oyunu izleyenlerin sözlü şakaları ve takılmalarıyla oyun heyecanla sürüp gitmektedir.
Bu arada Gevenes deresi yakınlarındaki Kozağaç semti ormanlarında yangın çıkmıştır. Gevenes'in üzerini kara duman bulutları örtmeden müdahale edilmiş, yangın kontrol altına alınmıştır, ama bu yetmemektedir. Orman koruma ve bakım memuru Sarı Mehmet lakaplı Mehmet İn, yangını kontrol altında tutmak için bekçiye ihtiyaçları olduğunu düşünür ve herkesin yardımına koşan Muhtar, Tevfik'ten yardım istemek amacıyla Belen kahvesine gelir.
Muhtar, iş zamanı olduğunu, herkesin tarlalarda çalıştığını ileri sürerek, ormancı Sarı Mehmet'in isteğini geri çevirir. Bunun üzerine Sarı Mehmet bir tutanak düzenleyerek, muhtara imzalatmak ister. Muhtar, oyuna kendini iyice kaptırmıştır, oralı olmaz.
Muhtar Tevfik'in, bu umursamaz tavrı karşısında çok sinirlenen ye diğer köylülerin karşısında isteğini yaptıramadığı, için çok içerleyen Sarı Mehmet, hıncını dama masasından çıkarmak ister, dama masasını devirir. Taşlar yerlere saçılır. Bay Mustafa lakablı, Mustafa Şahbudak yere saçılan taşları toplarken bir yandan da söylenir durur:
- "İçmişsin sen, sarhoşsun. Çek git işine!"
Bu sözler karşısında daha çok sinirlenen Sarı Mehmet, oyun için hazırlanan masayı ikinci kez devirir. Bu sefer Bay Mustafa ile aralarında tartışma başlar ve aniden Bay Mustafa'nın tokadı ormancı Sarı Mehmet'in yüzünde patlar. Sarı Mehmet, bu beklemediği tokat karşısında şaşkına döner, iyice sinirlenir. Birden aklına, bir gün önce arkadaşından ödünç aldığı kama gelir; ani bir hareketle belinden kamayı çıkarır; Bay Mustafa'yı kolundan yaralar. Muhtar Tevfik, olayı yatıştırmaya çalışırken, arkadaşı Bay Mustafa'nın elindeki tabancayı fark eder. Namlu, Ormancı Sarı Mehmet'e doğrultulmuştur.
Muhtar, hiç düşünmeden kendini namlunun önüne atar; "Yapma, dur!" sözleri çığlığa dönüşür. Fakat Bay Mustafa'nın parmağı tetiğe dokunmuştur. Tevfik'in kanlar içinde yere düştüğünü gören Bay Mustafa, panik içinde ona doğru atılır, bu arada kaçmakta olan Sarı Mehmet'e iki el ateş eder. Ormancı Sarı Mehmet de topuğundan ve kalçasından yaralanır, kanlar içinde yere yığılır.
Köylüler araya girer, Bay Mustafa'nın elinden silahını alırlar. Ağır yaralı Muhtar ve Ormancı, Muğla Devlet Hastahanesi'ne kaldırılır. Ancak, aldığı yaralar yüzünden çok kan kaybeden Muhtar kurtarılamaz. Bir hiç uğruna arkadaş katili olan Bay Mustafa, tutuklanır. Bu acı, ağıt olur yüreklerde, bugünlere kadar unutulmaz.
Ormancı Mehmet İn, Marmaris İşletme Müdürlüğü'nden emekli olmuş ve 1971 yılında 56 yaşında iken ölmüştür. Mezarı Muğla'dadır. Mustafa Şahbudak ise, 82 yaşında olup Muğla'da yaşamaktadır.