Halk dilinde 'Domurcuk' da denen ve bir bulaşıcı hastalık olan veba salgını, insanlık tarihinde toplu ölümlere neden olmuştur.
1902 yılında Kırşehir yöresini kasıp kavuran bu salgın hastalığı da ne yazık ki yine tarihler yazmamıştır. Arşivimizdeki Osmanlıca cönkte bulunan aşağıdaki bir destan, bu konu hakkında bize bilgi vermektedir. Destanda adı geçen Mecidiye ise Kırşehir'in Çiçekdağı kazasıdır. Yine destanda adı geçen Bozlapa köyü de Kırşehir'in şimdiki Boztepe kazası olup eskiden halk buraya Bozlapa demektedir. Destanı söyleyen Hacı Doğanoğlu adlı şairin Çiçekdağlı mı Boztepeli mi olduğu kesin belli olmamasına karşın, şairin Boztepe ya da Çiçekdağlı olduğu kuvvetle muhtemeldir.
Kırşehir yöresinde büyük can kaybına neden olan veba salgınına söylenen destan, dokuz kıtadan oluşmaktadır.
Kadir Mevlam nettik neyledik sana
Merhamet kıl bize kullar perişan
El açıp yalvardık geldik kapına
Bu derdin elinden hallar perişan
Bir taun belası her yanı sardı
Masum yavruları kopardı aldı
Analar babalar şaşırdı kaldı
Nere gidek bilmem yollar perişan
Kahpe felek garez etti işledi
Kız gelinden koç yiğitten başladı
Üç yüz on sekizde geldi kışladı
Ocaklar söndürdü köyler perişan
Azrail de ara yerde dolaşır
Derde düşen derdi ile uğraşır
Sağ kalanlar figan eder ağlaşır
Lal olmuş söylemez diller perişan
Çam gibi yiğitler yere yıkıldı
Derde düşen yataklara çakıldı
Dişleri söküldü beli büküldü
Serindeki sırma teller perişan
Ecel oku geldi vurur yatırır
Dertlilerin dermanını bitirir
Ağa paşa demez alır götürür
Sırtı samur kürklü beyler perişan
Mecidiye hasret bir arşın beze
Musallaya varan yetişti yüze
Nebiler Serveri imdat kıl bize
Şefaat kanısın ağlar perişan
Zor imiş çekilmez feleğin yayı
Gayet soyka imiş bu derdin huyu
Kırıldı tükendi Bozlapa köyü
Giden gelmez oldu sağlar perişan
İflah olmaz oldu bu derde düşen
Var mıdır alemde taktiri bozan
Hacı Doğanoğlu destanı yazan
Medet Allah der de söyler perişan
Kırşehir, Kaman'a bağlı Çağırkan köyünden yöre deyimiyle Yonuz (Yunus) adlı bir genç 1902'deki Taun hastalığına yakalanmıştır. Amcasının kızıyla evli olan Yunus'un ağzıyla söylenen türkü şöyledir.
Ufacık iğdenin dalları yerde
Kıvırcık zülüfler yüzüne perde
Vefasız düşürdün sen beni derde
Çaresiz dertlerim yanar ağlarım
Çağırkan'ın çıraları yanıyor
Göz göz oldu yaralarım kanıyor
Garip anam baş ucumda ağlıyor
Çaresiz dertlere düştüm ağlarım
Gökyüzünde pare pare bulut var
İçerimde dağlar kadar umut var
Her gün ağlamak var her gün zılgıt var
Çaresiz dertlere düştüm ağlarım
Ayın üğründe de yıldız piyade
Hiç muraz almadım yalan dünyada
Benim derdim şu dağlardan ziyade
Çaresiz dertlere düştüm ağlarım
Evimizin önü bir uzun yazı
Yazıda yayılır koyunla kuzu
Derdime yanıyor emmimin kızı
Çaresiz dertlere düştüm ağlarım
Akşam olur derdim kederim artar
Döşşek iğne olmuş etime batar
Şu benim bir derdim bininde beter
Çaresiz dertlere düştüm ağlarım