Kibaroğulları, Adana, Misis'in Abdioğlu köyünde otururlardı. Önceleri yoksul oldukları halde, taşımacılık yaparak kısa sürede zengin oldular. Köyden köye ve Adana'ya yük taşırlardı. Kibaroğlu Mehmet en büyükleriydi. Kibaroğlu Mehmet, çamurlu yollarda, çizmesine bulaşan çamurları bile silmeden yürümezdi. İşte bunun gibi davranışından dolayı "kibar" sanını aldı.
Taşımacılıktan çok kazandılar, kazandıkça da bu paraları toprağa yatırdılar. Böylece topraksızlıktan çiftlik ağalığına geçtiler. Ceyhan ırmağı boyuna avlanmaya gelenler, yöredeki ağalar, beyler, hatta Adana valisi bile onların konuğu olurdu.
Kibaroğulları böyle varsıllaşınca, elbet çekemeyenleri de olacaktır. Bunların başında Kürt Maho ile Cevheribucaklı Abdullah Ağa bulunuyordu.
Abdioğlu köyünde Ermeniler çoktu. Kibarlar, Ermenilerle iyi geçinirlerdi, birbirlerine severlerdi. 1909'da "iğtişaş" denilen kargaşa başlayınca Ermenilerle Türkler arasında silahlı çatışma çıktı. Her iki taraftan da öldürülenler oluyordu. Kibar Mehmet bunu durdurmak için çok uğraştı ise de sözünü dinletemedi.
Bu arada Adana valisi Cemal Paşa, kargaşayı önlemek için yargılamayı hızlandırdı, cezaları ağırlaştırdı. Kürt Maho, Cevheribucaklı Abdullah ve başkaları Kibaroğullarını suçlayıcı ifadelerde bulundular, aleyhlerinde tanıklık ettiler: "Abdioğlu'nun ağası o; Türk'ü de, Ermenisi de sözünü kırmaz, isteseydi olayları durdururdu" dediler.
Bu tanıklık üzerine Kibaroğulları'ndan Mehmet, İsmail, enişteleri Azmi ve beslemesi Süleyman ölüm cezası alıp asıldılar. Bu olay ise o günden bu güne herkesin dilinden düşmeyen, dededen toruna herkesin konuştuğu bir konu oldu.
Daha sonraları, Kibaroğulları'nın suçsuzluğuna dair bir mahkeme kararı çıkmışsa da artık iş işten geçmişti.