Türküler eleştirilmek istendiğinde sözleri anlamsız bulunduğunda hep bu türkü dile dolanmıştır. Eğer ki, yöresel kültür, dil, türkünün ne amaçla yapıldığı, neyi anlattığı bilinmiş olsa eleştirenler herhalde başlarını öne eğerdi.
Türkü Kastamonu'nun Tosya ilçesinden derlenmiştir. Bende Kastamonulu'yum. Çocukluğumdan beri duyduğum bildiğim şekli ile yörede okunan sözleri şöyledir:
Of of
Manda yuva yapmış söğüt dalına (aman aman)
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü
Amanin yandım
Amanin amanin amanin yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedavamı sandın para verip aldım
Of of
Sabahlayin erken çifte giderken (aman aman)
Öküzüm torbadan düştü gördün mü
Amanin yandım
Amanin yandım
Amanin amanin amanin yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedavamı sandın para verip aldım
Of of
Sabah ezanını okurken (aman aman)
Müezzin minareden uçtu gördün mü
Amanin yandım
Amanin amanin amanin yandım
Tiridine tiridine tiridine bandım
Bedavamı sandın para verip aldım
Bu türkü TRT repertuarına "Aşağıdan geliyor Türkmen koyunu" kıtası ilavesi ile girmiştir. Bunun nedenleri ayrı bir konu başlığıdır.
Türküde anlatılmak istenilenin ne olduğunun anlaşılabilmesi için hem türkünün çıkış nedeni, hem de yöresel özelliklerinin bilinmesi gerekmektedir. Yöre dili ve anlatımı ile yöresel kültür çok önemlidir. Bizce çok bilinen bir kelime yörede farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. Örneğin: "Handan", hoş neşeli, güler yüzlü anlamında bir bayan ismi olarak bilinmesine rağmen, yörede aşağılayıcı küfür niteliğinde bir sözdür. Mayıs, bir ay adı olmasına rağmen yörede taze tezek için kullanılır.
Türkünün hikayesine gelince:
Dönemin beyi tarafından halk ozanlarının yönetim aleyhine söz söylemeleri yasaklanmıştır. Bu yasağın yanı sıra saz çalıp türkü söyleyen ozana bir eğlencede kendilerine türkü çalması emrivakisi yapılmış, bir kenara da önüne kuru ekmeklerden oluşan yemek konmuştur. Bu ortamda bu türkünün çıktığı söylenmektedir.
Ozan da kendisine yapılan bu haksızlığı onlarla dalga geçerek dile getirmiştir.
Şöyle ki;
Tosya bilindiği gibi pirinci ile ünlüdür. Çeltik tarlalarının sürülmesinde kullanılan manda, yazın sıcağında göletlere yatarak az kıllı olan derisini hem serinletmek, hem sineklerden korumak amacıyla çamura bular. Bunun için de göletlerin ve çeltik tarlalarının kenarlarında bulunan ve dalları da suyun içine kadar uzanan salkım söğütlerin dalları üzerine, gölgesine yatar.
İşte mandanın söğüt dalına yuva yapması budur. Yavrusunu sinek kapması da yavrunun sinek tarafından ısırılmasıdır. Çünkü yörede "kapmak" sözü ısırmak anlamındadır. "Köpek kapar" gibi.
Ayrıca "cız tutmak" diye bir deyim vardır. Bir tür sineğin hayvanların kuyruk altlarına girip ısırması ile oluşan ve hayvanı delirten oradan oraya sıçratan bir olaydır.
Ardından "gördün mü" sözcüğü ile türküye devam edip, akıl almaz olayların olduğunu vurgulayıp alay etmektedir.
İkinci kıtadaki "Öküzün torbadan düşmesi" ise, öküzlerin hem yemlenmesi, ekine zarar vermemesi, hem de zaman kazanmak için boyunlarına takılan yem torbasının öküzün boynundan çıkması ve öküzün yemeden içmeden kesilmesi anlamını taşır.
Üçüncü kıtadaki "müezzinin minareden uçması" da erenlere karışması ermesi anlamındadır.
Bağlantı bölümünde de tirit yemeğini emeği karşılığı hak ettiğini anlatıyor. Tirit, kuru ekmekleri sıcak su ile ıslatılarak yapılan bir yöre yemeğidir. Durumu iyi olanlar, et suyu soğan ve kıyma da ilave edebilirler.
Türkü baştan sona içinde doğruları anlatan fakat ilk bakışta anlamsız gibi görünen bir ifade taşımaktadır. Ozanın ince zekası "hiciv" sanatının çok güzel bir örneğini sunmuştur. Özellikle farklı anlam taşıyan kelimeler seçilmiş, kendine yapılan haksızlığa onlarla alay ederek "eğlenerek" dalga geçerek cevap verilmiştir.
Ayrıca türkü melodik açıdan da çok zengindir. Hoş ritmik bir yapısı vardır. Bu nedenle üç kuşak Halk Müziği sanatçıları tarafından repertuarlarına alınmışlar ve kasetlere okumuşlardır. Zehra Bilir, Belkıs Akkale ve Kubat bu sanatçılara örnektir.