Adem Yavuz Aslan "Yemen'e giden geri dönmüyor" yazısında Yemen türküsü ile ilgili şöyle diyor:
"Yemen çölleri" kavramı türkülerimize konu olsa da bu ülkede pek çöl yok aslında. Çok yüksek dağlar var. Hatta başkent San'a 2 bin 700 rakımlı. Tarihi Thula kenti ise 3 bin 100 metrede kurulu. Ülkenin sembolü sayılan kartallar bulunduğunuz yüksekliği hatırlatır cinsten tepenizde uçup duruyorlar. Türk askerlerinin şehit olduğu coğrafyalar ise vadilerle, dağlarla kaplı. Hudeyde'den bu ülkeye ayak basan Türk askeri San'a'ya doğru yol almış. Başkente 80 km. uzaklıktaki Huş Vadisi'nde ise büyük kayıplar verilmiş. Yemen Türküsü de burada yakılmış. Havada bulut yokken ince bir duman tabakası bugün de vadinin üzerinde. Geçit vermeyen dağların arasındaki bir tepede kurulan Huş Köyü'nün yolu gerçekten de yokuş. Dağların zirvesinde ise bugün bile ayakta olan bir Osmanlı kalesi mevcut.
Muhsin Öztürk yazdığı "Ah Yemen" için Yemen'e gezmeye giden Mehmet Niyazi'ye soruyor;
Menaha'yı anlatabilir misiniz? Yemen Türküsü'nün burada yakıldığı söyleniyor.
Menaha, Yemen'in dağlık kesiminde, Hudeyde'yi San'a'ya bağlayan yolun üzerinde, o bölgeye göre büyücek bir ilçedir. Tabii Osmanlı'nın orada büyük bir kışlası bulunuyor. Yemen Türküsü'nün burada yakıldığına gelince, şunu söylemek isterim. Bildiğimize göre, 1904-1905 isyanını bastırmak için Mihrali Bey'in Yemen'e gelişine dair yakılanlar hariç, Yemen'e on tane türkü yakılmıştır. Bunların biri Menaha'da olabilir. Fakat en meşhurları olan "Havada Bulut Yok" türküsünü kast ediyorsanız; o San'a'nın 80 kilometre kadar kuzeyinde, Huş'ta yakılmıştır. Geçit vermeyen kayalık dağların ortasındaki bir tepecikte kurulmuş, küçük bir köy olan Huş'un yolu türküde belirtildiği üzere gerçekten yokuştur.
Değişik kurum ve kuruluşlarda Yemen gerçeği konusunda konferans veren Eğitimci-Yazar Mustafa Tecirli de Yemen'le ilgili en ünlü türkü hakkında şöyle diyor:
"Havada bulut yok" adlı Yemen içerikli türküyü hemen her dinleyişimde ağlarım. Bu bir Muş türküsüdür. Kimileri "Burası Huş'tur" der. Siz aldırmayın onlara. Bu türküyü halk türküleri araştırıcılarının duayeni olan rahmetli Muzaffer Sarısözen 1944 yılında, Muş'ta def çalıp türkü söyleyen Düriye Keskin'den dinlemiş ilk defa. TRT Arşivi'nde 341 numarada kayıtlıdır. Türküde geçen sözcükler ve söyleniş biçimi aynen Muş ağzıdır.
(...)
1950 yılından önceleri Muş, Kurtik Dağı'nın yamaçlarında, şimdiki Kale Mahallesi denen yerdeydi. Bitlis'e giden yol, Taş Köprüsü'ne kadar gerçekten 45 derecelik bir yokuştu. Tabii artık bu yol kullanılmıyor. 1950'den sonra Muş; ovaya, demiryoluna doğru inip genişlemiştir. Demem odur ki Muş'un yolu eskiden yokuştu.
Söylentiye göre Mehmet evlenir ve bir gün sonra da asker olarak Yemen'e yollanır. Yıllar sonra Yemen'den dönen bir asker Mehmet'in evine uğrar. Bir çantayı Mehmet'in dul eşine verir. Mehmet'in şehit olduğunu ve çantanın Mehmet'e ait olduğunu söyler. Şehidin eşi çantayı açıp bakar. İçinde bir çift potin (asker postalı) bir de fes vardır, işte o zaman ateş düştüğü yeri yakar. Yürekler parçalayan Yemen ağıdı ortaya çıkar...
Yıllar süren isyanları bastırmak ve Yemen'i ele geçirmek isteyenlerle savaşmak üzere Anadolu'nun hemen her yöresinden ve o gün için Osmanlı sınırları içinde bulunan Rumeli ve Trakya'dan asker gitmiştir. Bu nedenle hemen bütün yörelerde Yemen türküleri yakılmış ve söylenmiştir. Rize, Sinop, Niğde, Bursa, Eskişehir, Konya, Burdur, Manisa, Muğla, Kütahya, Kayseri, Erzincan, Malatya, Elazığ, Erzurum, Tunceli, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Sivas, Muş gibi Anadolu'nun birçok yöresinde ve Bulgaristan, Rumeli, Trakya'dan Yemen türküleri derlenmiştir. Bu da Yemen'e askerlerin ne kadar geniş bir coğrafyadan gittiğini göstermektedir.
Anadolu'nun bir ucunda bulunan Rize'nin Çayeli yöresinde söylenen türküde;
Asker ettiler beni de
Kuram çıktı Yemen'e
Vuruldum sol taraftan
Kanım akar çöllerde
Bursa'da söylenen bir türküde;
Haydindi Bursalı Bursalı
Yar gelir her salı her salı
Kaladen indirdiler
Kırata bindirdiler
Üç günlük güvey iken
Fizana (Yemene) gönderdiler
Haydindi Bursalı Bursalı
Yar gelir her salı her salı
Batı Trakya'dan derlenen bir türküde;
Çıktım Yemen'in düzüne
Çizmeyi çektim dizime
Zannetim düşman geliyor
Hançeri aldım elime
Burdur ve Manisa repertuarında da çeşitlemeleri olan bir Isparta türküsü;
Bir incecik yolum gider Yemen'e
Ilgıt Ilgıt kanım akar çimene
Yarim gitti aman Allah Yemen'e
Ay karanlık gecelerde vurdular beni
Yarin al yazmasına sardılar beni
Bir Kütahya türküsünde;
Yemen'in önü de a yarim al yeşil çadır
Çadırın içinde a yarim koç yiğit yatır
Anneler bubalar a yarim mektuba bakır
Eskişehir merkez Kümbet Köyü'nde söylenen bir türkü;
Bir incecik yol gidiyor Yemen'e
Nasıl sabredeyim yari görmeye
Hanım şalvarını sermiş çimene
Çayırlık çimenlik olmasın dayler
Yarimin koynunda yatmasın eller
Yemen'e asker gönderen illerden biri de Urfa'dır. Yemen'e giden Urfalılar'dan biri de Mustafaoğulları (Algın)'ndan İmam Çavuş'tur.
1911'deki Yemen'e yapılan asker sevkiyatı anısına Abdülkadir Algın tarafından 1988 yılında bestelenen türkü şöyle başlar;
Paytahtan ferman gelmiş
Sevkiyat başlar kışladan
Analar bacılar ağlar
Ayrılıklar başlamadan
Ah Yemen Yemen Yemen
Vah Yemen Yemen Yemen
Haber verin (salın) anama
Belki de geri dönmem
Yine Urfalı bestekar Musa Kaldı, Yemen'e giden atalarını bir türküsünde şöyle anlatmaktadır:
Sevkiyat başladı Urfa içinde
Aştık dere tepe dağlar içinde
Yemen'e yetiştik kanlar içinde
Bir damla su, bir damla su
Kurdular anam, bizlere pusu